Fatih Sultan Mehmed'in Balkan Seferleri : Sırbistan, Eflak, Bosna ve Arnavutluk

Balkanlar, tarihin belli dönemlerinde bir sahne gibi durur: sahne hazırdır, oyuncular keskindir, çıkarlar birbirine sürtünür, gölgeler uzar… İşte Fatih Sultan Mehmet’in seferlerini anlamak için bu sahnenin biraz tozunu yutmak gerekir. Çünkü Fatih’in Balkan politikası öyle tek hamlelik bir oyun değildi; uzun vadeli, katmanlı, stratejik ve bazen de insanın aklının köşesine “bu kadar hesap nasıl aynı anda yürüdü?” dedirtecek kadar ayrıntılıydı.

Osmanlı Devleti onun dönemine gelene kadar bölgeye yerleşmiş, birçok noktada hâkimiyet kurmuştu. Ancak Balkanlar hiçbir zaman “tamamlanan” bir dosya değildi. Her isyan, her haçlı hazırlığı, her küçük prensliğin kıpırdanışı yeniden müdahale gerektiriyordu. Bu yüzden Fatih’in Balkan seferleri, aslında bir bütünün parçaları, bir stratejinin devam eden halkalarıdır.

Fatih Sultan Mehmed'in Balkan Seferleri
Fatih Sultan Mehmed'in Balkan Seferleri

Ve zaten Fatih, hem Bizans’ın doğu-batı ilişkilerini hem Sırp despotlarının oyunlarını hem de Venedik gibi deniz gücü yüksek devletlerin Balkan içlerine uzanan parmaklarını iyi bilirdi. Bu bilgiyi, sadece askeri diplomasiyle değil, psikolojik üstünlükle de harmanladı.

İlk Perde: Varna Sonrası Düzen

Fatih tahta çıktığında Balkanlar nispeten durgundu ama bu durgunluk hep o meşhur “fırtına öncesi sessizlik” hissini veriyor. Zaten Fatih’in tahta geçişinden kısa süre sonra, eski ittifakların yeniden konuşulduğu, Macaristan’ın içeriden karıştığı, fakat bir yandan Türk ilerleyişini durdurmak isteyen grupların yeniden kıpraştığı görülüyor.

II. Murad dönemindeki başarılar, özellikle Varna ve II. Kosova’nın yarattığı psikolojik üstünlük bölgede Osmanlı lehineydi. Fakat üstünlüğün korunması kadar genişletilmesi de önemliydi. Fatih bunu biliyordu ve daha ilk hamlelerini bu denklem üzerine kurdu.

Sırbistan Üzerine Yürüyüş

Savaşın Sebepleri

Fatih’in Balkan siyasetinin en kritik taşlarından biri Sırbistan’dı. Çünkü bölge jeopolitik olarak hem Avrupa’nın kapısıydı hem de Osmanlı’nın Rumeli düzeni için kilit alanlardan biriydi.

Sırp Despotluğu’nun zaman zaman Macaristan’a yanaşması, zaman zaman Osmanlı’dan aldığı imtiyazlarla bekle-gör politikası izlemesi, Fatih’i sürekli tetikte tutuyordu. Özellikle Smederevo’nun durumu, bölgedeki güç yarışının odak noktasına dönüşmüştü.

Smederevo’nun Düşüşü

Fatih için mesele yalnızca bir kale almak değil, Balkanlar’da sürekli bir çatlak oluşturma ihtimalini ortadan kaldırmaktı.

Smederevo’nun el değiştirmesi, sınırdaki gerilimlerin azaltılması ve ileride yapılacak seferlerin lojistik güvenliği açısından kritik bir andı.

Bazı tarihçilerin “zorunlu hamle” dediği bu sefer, aslında Fatih’in Balkan projesinin yapı taşlarından biridir. Ve burada dikkat çekici olan, Fatih’in sadece askeri güç kullanmaması; diplomatik baskı, ekonomik tehdit ve psikolojik üstünlüğü aynı paket içinde sunmasıdır.

Kale düştüğünde, Balkanlar’ın merkezinde Osmanlı’ın artık sağlam bir kilidi vardı.

Eflak’ın Dengesi

Vlad’ın Gölgesi

Belki de Balkan seferleri içinde halk kültüründe en çok yankı bulan bölüm Eflak meselesidir. Çünkü karşımıza Vlad Tepeş gibi, kendisi kadar söylentileri de gürültülü bir figür çıkar. 

Fatih’in Eflak politikası, yalnızca Vlad’ın hamlelerine bir cevap vermek değildi. Bölge zaten dağlık yapısı, boyarların güç mücadeleleri ve zaman zaman Macaristan’la ittifak kokan çıkışlarıyla zor bir bölgeydi.

Vlad’ın Osmanlı elçilerine yönelik sert tavrı, vergi konusundaki direniş ve sınırdaki saldırılar meselenin askeri boyuta taşınmasına sebep oldu. Fatih'in Vlad'la Mücadelesini neredeyse bilmeyen yoktur. Bu mücadelenin galibi Fatih Sultan Mehmed olmuştur.

Sefer Planları

Fatih’in planı, hızlı ve derin bir ilerleyişle, Eflak içlerinde psikolojik baskıyı artırmaktı. Nitekim bu oldu. Karşısında düzenli bir ordu değil, daha çok gerilla tipi bir direniş vardı. Ama bu tarz savaşlarda bile Fatih’in organizasyon becerisi, ordunun moralini yüksek tuttu.

Rivayet edilen “kazağa geçirilmiş esirlerin sıralandığı orman” sahnesi, tarih yazımında çok tartışılmıştır. Burada abartılar, siyasi propaganda, dönemin retorik savaşları birbirine karışmıştır. Ancak kesin olan bir şey varsa, Eflak seferi Osmanlı’nın bölgedeki otorite tesisini bir süreliğine sağlamlaştırmıştır.

Bosna’nın Fethi

Gerekçeler

Bosna, Balkanlar’da hem coğrafi hem kültürel hem de siyasi olarak başka bir denklem sunuyordu. Öğretici bir detay olarak, Bosna’nın farklı mezheplerle dolu yapısı onun dış güçlere karşı daha hassas olmasına sebep olurdu. Fatih bunu iyi görüyordu.

Macar baskısının yoğun olduğu bir bölgeydi. Bosna Krallığı zaman zaman “orta yol” politikası izlese de bu orta yol çoğunlukla Osmanlı aleyhine sonuçlar yaratıyordu.

Sefer ve Sonuç

Fatih’in Bosna’ya yönelişi hızlı ve kararlı bir girişimdi. Bölgenin dağlık yapısı Osmanlı ordusunu zorlamış olsa da operasyon başarıyla sonuçlandı.

Bosna’nın fethi yalnızca bir toprak kazanımı değildir; Osmanlı’nın Balkanlar’daki kültürel mozaiğine yeni bir renk katması, idari açıdan bölgenin daha istikrarlı hale gelmesi ve gelecekteki seferler için stratejik bir üs kazanılması anlamına gelir.

Arnavutluk Direnci

İnatçı Dağlar, Dirençli Halklar

Fatih’in Balkan seferlerinin en zorlu başlıklarından biri Arnavutluk’tu. Çünkü burada karşısında yalnızca bir beylik veya küçük bir krallık yoktu; coğrafyanın kendisi başlı başına bir düşmandı.

İhtişamlı dağlar, dar geçitler, konum avantajı ve özellikle Skanderbeg gibi karizmatik bir lider, bölgeyi adeta minik bir kale haline getiriyordu.

Seferlerin Uzunluğu

Arnavutluk seferleri Fatih döneminin en uzun soluklu mücadelelerindendir.

Bu bölgede elde edilen başarılar anlıktı; çünkü yerel halkın dağlara çekilmesi, Osmanlı birliklerinin konvansiyonel savaş mantığını zorlamaktaydı.

Bazen Fatih’in burada verdiği mücadelenin, askeri olmaktan çok “tüketici” bir psikolojik mücadele olduğu bile söylenebilir.

İskender Bey’in Ölümü ve Sonrası

Skanderbeg’in ölümü bölgedeki direncin kırılmasına yol açtı. Fatih bunu iyi okudu ve baskıyı arttırarak bölgeyi denetim altına aldı. Ancak yine de Arnavutluk tam anlamıyla kolay bir bölge olmadı; Osmanlı bu coğrafyada yüzyıllarca adaptasyonla yönetim stratejisi geliştirmek zorunda kaldı.

Venedik ile Süren Balkan Mücadelesi

Deniz Gücü Kara Siyasetine Karışınca

Venedik uzun yıllar boyunca Balkanlar’da hem ticari hem askeri hem de diplomatik bir aktör olarak varlık gösterdi. Adriyatik kıyılarındaki kaleleri, Balkan içlerine uzanan ekonomik ağları, Osmanlı’nın atacağı her adımı etkiliyordu.

Fatih’in Balkan seferlerinin bir parçası da aslında Venedik’le yürütülen büyük satranç oyununun taşlarıydı.

Karadağ ve Kıyı Kaleleri

Venedik’in desteklediği bazı kıyı kaleleri, bölgede Osmanlı ilerleyişini yavaşlatıyordu. Fatih’in bu bölgelere yönelik operasyonları, sadece bir şehir alma çabası değil; Venedik’in Balkanlardaki nefesini kısmaya yönelik stratejik hamlelerdi.

Kosova’nın Stratejik Önemi

Kosova, Balkanların kalbi gibi duran bir bölgeydi. Daha önce alınmış olmasına rağmen, bölgedeki huzursuzluklar zaman zaman operasyon gerektiriyordu.

Fatih’in Kosova üzerindeki politikası sertlikten çok düzeni korumaya yöneliktir. Çünkü bölge, hem Sırpların hem Arnavutların hem de diğer Balkan topluluklarının kesişme noktasıydı.

Osmanlı burada yönetim mekanizmasını dikkatle kurdu ve uzun süre kalıcı yönetimin temellerini attı.

Fatih’in Balkan Stratejisinin Arkasındaki Büyük Plan

Çok Katmanlı Yönetim

Fatih’in Balkan seferlerinin hepsi, tek tek kazanılmış savaşlardan ibaret değildir. Aşağıdaki stratejik çizgi bunu daha net gösterir:

  • Balkanlarda tampon bölge yaratmak

  • Macaristan ve Venedik gibi güçleri dengede tutmak

  • Vergi ve idari düzeni oturtmak

  • Sınır güvenliğini sağlamak

  • Rumeli’de ticari yolları kontrol altına almak

  • Osmanlı’nın Avrupa yönlü genişleme planının kapılarını aralamak

Psikolojik Üstünlük

Fatih’in hızla hareket eden, karşı tarafın moralini kıran, diplomasi ile askeri hamleyi birbirine bağlayan üslubu Balkanlarda büyük etki yarattı.

Bazı dönemlerde savaşması gerekmedi bile; sadece adının ağırlığı ve önceki seferlerin yarattığı etki bile bölgeleri sükûnete itmeye yetmişti.

Fatih Sultan Mehmet’in Balkan seferleri, Osmanlı’nın Avrupa’daki en önemli güç inşası süreçlerinden biridir. Sırbistan’dan Bosna’ya, Eflak’tan Arnavutluk’a kadar uzanan bu seferlerde yalnızca askeri sonuçlar değil, kültürel ve siyasi etkiler de kalıcı olmuştur.

Fatih’in Balkan politikası, hesap ile sezginin, güç ile diplomatik oyunun, sertlik ile esnekliğin aynı potada eritildiği bir dönemdir.

Yorum Gönder